Yaratıcılığımızı ve reklamcılık bilgimizi
internet odaklı çalışmalarda kullanmayı
seven mucitleriz. digiMucit

25 Aralık 2015 Cuma

Gelecek Tahmini ve Big Data - II

Bizim digiMucit olarak yaklaşımımıza göre, mucit geleceğe yön veren kişidir. Geleceğe yön verirken, hangi faktörlerin dikkate alınması gerektiğini bilmek gerekir. Bir önceki blog yazımızda da paylaştığımız üzere, günümüzde dijital dünyanın avantajlarını kullanarak, yüksek miktarda veriye ulaşabiliyoruz. Böylece, Big Data olarak adlandırılan bu bilgilerin doğru analiz edilmesiyle, reklam ve marketing alanında popüler olacak trendleri ve gelişmeleri tahmin etmemiz mümkün oluyor.

Big Data, Büyük Veri, internetin özellikle son kullanıcı boyutunda yaygın kullanımıyla ortaya çıkan bir kavram. İnternete bağlı olarak geçirdiğimiz her saniye, bu bilgi havuzuna katkıda bulunuyoruz. Bu bilgiler farklı ortamlarda, server'larda, dağınık halde bulunsa bile, verilerin izleri ve oluşturulma yöntemleri analiz için önemli yöntemler sağlıyor.

Geleneksel pazarlamanın temel kavramlarını açıklarken 4P (Product-Ürün, Place-Dağıtım, Price-Fiyat, Promotion-Tanıtım) kısaltmasından faydalanıldığı gibi, Büyük Veri için de 5V ifadesini kullanıyoruz.

Volume (Veri Büyüklüğü): Günlük hayattaki teknolojilerde kullandığımız MB ya da GB ile ifade edemeyeceğimiz kadar büyük bir veri üretimi gerçekleştiriliyor Büyük Veri diyarında. Sadece Facebook üzerinden her gün 10 milyar mesaj gönderildiği ve 'beğen' tuşuna 4,5 milyar kez basıldığı düşünülünce bu verinin büyüklüğü hakkında bize bir fikir verebilir.

Büyük Veri ve 5V
Velocity (Hız): Üretilen verinin miktarı kadar yüksek hızı da önemli bir değer. Bu konuda sosyal medyanın bilgiyi yaymadaki rolünü örnek verebiliriz.

Variety (Çeşitlilik): Şirketler için önceden sadece finansal tablolar bir veri kaynağıyken, şu an dijital iletişim yöntemlerinin her birinden veri sağlamak mümkün. Müşteri tarafından sağlanan fotoğraflar, yorumlar, beğeniler ve bağlantılar bu yeni nesil veri çeşitliliğinin örneklerinden.

Value (Değer): Üretilen ve toplanan verinin içerik analizi ve anlamlandırılması da Büyük Veri'nin işlevselliği bakımından değerlidir. Sadece veri akışı olduğu için toplanan bilgiler gerçek durum analizi için bir fayda sağlamayacaktır. Toplanan verinin, değer yaratmak için yorumlanması gereklidir.

Veracity / Verification (Doğruluk): Dijital ortamda toplanan verinin kalitesini gösteren bir diğer özellik de bu bilgilerin doğrulanabilir olmasıdır. Şayet, elde edilen bilgiler somut ölçülere göre doğrulanabilir değilse, strateji oluştururken bu verilerin kullanılması mümkün değildir.

Büyük Veri'nin genel özelliklerine yer verdikten sonra, bu kavramın gelecek tahmininde nasıl kullanılabileceğinden bahsedelim.

Aslında her birimiz, her gün çeşitli tahminlerde bulunarak yaşıyoruz. Özellikle İstanbul'da trafiğin yoğun olduğu saatleri ve güzergahları tahmin ederek alternatif yollar düşünüyoruz ya da karşımızdaki kişinin bir durum karşısında nasıl davranacağını tahmin ederek tepkimizi belirliyoruz. Bu durumların her birinde, geçmiş gözlemlerimizin önemli bir payı bulunuyor. Bununla birlikte, kişisel olarak topladığımız gözlem verilerine bağlı kalmak geniş ölçekte doğru tahminde bulunmamızı engelliyor. Büyük Veri işte tam bu noktada devreye giriyor. İnsanların online dünyaya bağlı kaldıkları süreler arttıkça, kişiler gerçek hayat davranışlarını online'da da sergilemeye başlıyorlar. Böylece, çok daha geniş ölçekte gözlem yapıp çok daha tutarlı tahminlerde bulunabiliyoruz.

Örneğin, arama sonuçlarını ve kullanıcıların diğer online davranışlarını inceleyerek o hafta vizyona giren bir filmin gişesini tahmin edebiliyoruz. Bu durumda da marketing stratejisini ve rakip analizini çok daha verimli şekilde gerçekleştirebiliyoruz. Ayrıca, digiMucit olarak danışmanlık çalışmalarımızda benzer analizleri, FMCG ve moda trendlerinin piyasaya girişlerini değerlendirmek için de uygulayabiliyoruz.

Digital Age - Ekim 2013
Büyük Veri kullanarak yapılan analizler, aslında basit bir olasılık hesabından daha fazlasına işaret ediyor. Olasılık hesabında bir evren ve örneklem kümesine ait değerler varken; Büyük Veri analizinde sürekli oluşturulan ve dinamik halde değişkenlik gösteren bilgilerin incelenmesi temeldir. Mesela, bir çağrı merkezinin iş sürecinin iyileştirilmesi için sadece gelen çağrıların incelenmesi yerine, kurumun sosyal medyadaki etkileşimi ve online görünürlüğündeki değişkenler de dikkate alınarak daha gerçekçi bir tahmin sonucuna ulaşılabilir.

Bu konu üzerine Digital Age Dergisi'nin Ekim 2013 tarihli sayısında, sosyal medya verileri ile gelecek analizi hakkında ajansımızın görüşlerini ve bu kapsamdaki çalışmalarımızı paylaşmıştık. Konuyla ilgileniyorsanız, o yazımızı da inceleyebilirsiniz. Sosyal medya ve Büyük Veri kullanımı ile iş süreçlerinin analizi konusundaki çalışmalarımız için bize ulaşabilirsiniz. Ve biz digiMucit olarak diyoruz ki, Büyük Veri sosyal gözlem ile sayısal analizin başarıyla bir araya geldiği yeni bir alan yaratmakta.

Şayet, sayıları seviyorsanız geleceği daha iyi tahmin edebilirsiniz!

Hakan Genç
dijital stratejist
digiMucit - ajans başkanı

Kaynakça:
Futurelearn (2015). The University of Warwick. Erişim Tarihi: 25 Aralık 2015. https://www.futurelearn.com/courses/big-data/0/steps/7609

Lohr, S. (2012). The Age of Big Data. The New York Times, Çevrimiçi. Erişim Tarihi: 25 Aralık 2015. http://wolfweb.unr.edu/homepage/ania/NYTFeb12.pdf

Marr, B. (2015). Why only one of the 5 Vs of big data really matters. IBM Big Data & Analytics Hub, Çevrimiçi. Erişim Tarihi: 24 Aralık 2015. http://www.ibmbigdatahub.com/blog/why-only-one-5-vs-big-data-really-matters

Mayer-Schönberger, V. & Cukier, K. (2013). Big Data A Revolution that Will Transform how We Live, Work, and Think. Eamon Dolan Book Publication.

Mestyán, M.; Yasseri, T. & Kertész, J. (2013). Early Prediction of Movie Box Office Success Based on Wikipedia Activity Big Data. PLoS ONE 8(8).

26 Kasım 2015 Perşembe

Gelecek Tahmini ve Big Data - I

Günlük hayatımızda, sahip olduğumuz bilgiden yola çıkarak sezgisel kararlar verip hayatımızın bir sonraki aşaması için tahminlerde bulunuyoruz. Fakat, genellikle bu tahminler sahip olduğumuz kısıtlı bilgiye dayanıyor ve bu süreç doğru bilgi temeline dayanmıyorsa tahminlerin gerçekleşme olasılığı da düşük kalıyor. Gerçekleşmeyen tahminler ise bireylerde umutsuz bir gelecek yaklaşımına neden oluyor.

Bu kapsamda, sezgisel tahminlerin az veriyle (datayla) ve kısa sürede ortaya çıkması iş sürecine yarardan çok zarar getirmektedir. Kapsamlı veriden çok, kişisel deneyimlere dayanan tahminler ise somut başarıdan uzak kalmaktadır.

Tutarlı tahminde bulunan kişilerin en temel özelliği olarak, mevcut veriyi sistematik olarak test etmelerini gösterebiliriz. Bununla birlikte, kişilerin psikolojik durumları ve şahsi menfaatleri tahmin süreçlerine dahil olunca, gerçekçilikten uzak öngörülerle karşılaşmaktayız.

Günlük hayatta, tahminlere dayanan kararlar kişisel ya da iş ile ilgili bir durum hakkında olabilir. Doğru karara yönelmek için en önemli tavsiye, ilk öngörüye saplanıp kalmamaktır. Ortaya çıkan ilk tahminde, hata payı yüksek olacaktır. Bununla birlikte, ortada yeteri kadar veri yoksa tahminde bulunmaktan sakınılması gerekir. Üçüncü tavsiye ise sansasyonel bir tahminde bulunmak yerine, çeşitli gözlemlerle güncellenebilecek tahmin süreçlerini işletmek olacaktır. Böylece, gerçeğin gözden kaçmasının ya da ani tepki verilmesinin önüne geçilecektir.

Tüm bu doğrultuda, doğru veriyi elde etmek için günümüzde önemli bir hazine var: Çok bilinen ismiyle Big Data, birebir Türkçe tercümesiyle Büyük Veri.

Big Data, IBM'in ifadesiyle yeni dünyanın önemli bir doğal kaynağı olarak tanımlanıyor. Gelecek tahmininde, Big Data kullanımı hakkındaki yorumlarımızı, digiMucit blog'daki bir sonraki yazımızda paylaşacağız.

Hakan Genç
digiMucit - ajans başkanı

Kaynakça:
http://www.theworldin.com/article/11813/keeping-score
http://www.slideshare.net/HorizonWatching
https://datascience.berkeley.edu/what-is-big-data

19 Kasım 2015 Perşembe

İş Hayatında Periscope Nasıl Kullanılır? / Para Dergisi'ndeki Görüşlerimiz

Periscope'un B2B ve iş dünyasında kullanımı hakkında, 15 Kasım tarihli son Para Ekonomi Dergisi'ne digiMucit olarak belirttiğimiz görüşlerimiz:

15 Kasım 2015, Para Dergisi

17 Kasım 2015 Salı

“Safety Check” – Hey Facebook, merak etme güvendeyiz.

Cuma akşamı Paris’teki saldırıdan sonra, bu üzücü terör olayı geleneksel medyayı ve sosyal medyayı bir anda etkiledi. Televizyonların bir anda canlı yayına geçmesi, ertesi gün gazetelerin siyah sayfalarla yayınlanması yıllardır alışık olduğumuz durumlar. Sosyal medyanın, hayatımıza girişinin hızlı olması ve hayatın çok fazla alanına bu hızla dahil olmasıyla birlikte sosyal medya da doğal afet ve terör saldırısı gibi kitleleri etkileyen olaylarda kendi dinamiklerini ve kurallarını oluşturmaya başladı.

Arkadaş ya da bağlantı olarak adlandırsak bile sosyal medya sayesinde artık günümüzde herkesin yüzlerce hatta binlerce kişiyle doğrudan iletişimi var. Hal böyle olunca da kötü bir durum esnasında, iyi olup olmadığını merak ettiğimiz kişi sayısı artıyor. Güncel bir krize yönelik konular bir anda #hashtag etrafında toplanıyor, Facebook sayfamızda olayla ilgili güncel yorum ve haberleri görmeye başlıyoruz. Bu süreci kolaylaştırmak için Facebook, 2011 yılında Tokyo’da meydana gelen tsunami ve nükleer felaket esnasında “Safety Check” isimli uygulamayı başlattı. Bu özellik sayesinde, doğal afetten etkilenenlerin olduğu bölgeden Facebook’a bağlanan kişiler ekranlarından özel bir uyarı görüyor ve “güvende” olduğunu işaretliyor. Böylece, o kişinin bir tehlike içerisinde bulunmadığı Facebook arkadaşlarına bildirim olarak gönderiliyor.
Son bir hafta içerisinde Beyrut’ta ve Paris’te gerçekleştirilen terör saldırılarından sonra, Facebook’un bu uygulaması tekrar gündeme geldi. Beyrut’taki patlama için herhangi bir uygulama sunmayan Facebook, Paris’teki saldırıdan hemen sonra “Güvendeyim” uygulamasını devreye soktu. Facebook’un ardışık iki terör olayı için farklı tutumlar sergilemesine çeşitli eleştiriler geldi ve şirket üst yönetiminden kurumsal olarak buna açıklık getirildi. Mark Zuckerberg kendi Facebook sayfasında yaptığı açıklamada, Paris saldırısına kadar “Safety Check” / “Güvendeyim” uygulamasının sadece doğal afetlerden sonra kullanıcılara sunulduğunu, ama bundan böyle bu uygulamanın kullanım alanlarında bir revizyon gerçekleştirip kapsamını genişlettiklerini belirtti. Bununla birlikte, doğal afet harici bir durumda, bu uygulamanın ilk kullanımını Paris saldırısından sonra yaptıklarını ve bu konuda kullanıcılardan olumlu tepkiler aldıklarını ekledi. Facebook’a göre bu uygulama halen test aşamasında ve doğal afet harici bir konuda ilk kez Paris saldırısından sonra kullanıma açıldı.

Bireylerin hızlı iletişim kanallarından biri olan Facebook’un “Safety Check”  uygulamasını terör, doğal afet gibi kriz anlarında faydalı olduğunu biz de gözlemliyoruz. Bununla birlikte, Facebook’un bu uygulamasının kullanım alanlarını genişletmesi gerektiğini biz de destekliyoruz. Şirket yetkililerinin de belirttiği gibi savaş ve salgın hastalık gibi uzun süreye yayılan kriz durumlarında bu uygulamanın doğru sonuç vermeyeceğini tahmin etsek de bir anda meydana gelen olaylarda kullanıcılar arasında kısa ve anlık iletişimin hayati önemde olduğunu biliyoruz. Umarız Türkiye’de ve dünyada böyle uygulamaların kullanılmasına ihtiyaç duymadığımız güzel günler yaşarız ve bu öneriler sadece bir kriz planı olarak notlarımız arasında yer alır.

17 Ağustos 2015 Pazartesi

2015'i de Erkenden Tükettik

Dünya Limit Aşım Günü, gezegenimizin o yıla ait doğal kaynaklarının tükendiği ve gelecek senenin hazinesini kullanmaya başladığımız kırılma tarihini belirten bir tanım. Küresel Ayak İzi Ağı (Global Footprint Network) tarafından yapılan raporlamalara göre, 2015 yılına ait doğal kaynakları 13 Ağustos 2015 tarihinde tüketmiş bulunuyoruz.

Teknolojik gelişmelerin ve yaşam tarzımızın sürdürülebilir bir doğrultuda devam edebilmesi için, doğal kaynakların tüketildiği ölçüde yenilenmesi ve çevreye olan etkilerin asgari seviyede tutulması gerekiyor. Bununla birlikte, bilinçsiz tüketim ve yeşil olmayan üretim süreçleri yüzünden dünyamız her sene daha hızlı kirleniyor. Bu doğrultuda da Dünya Limit Aşım Günü, her sene daha erken bir tarihe denk geliyor. Bu tarihin önemini belirtmek için uzmanlar bir benzetme de kullanıyor. Bu sene 13 Ağustos tarihinin dünya için anlamını göstermek için, aylık maaşınızı ayın ortasında bitirdiğiniz gün gibi düşünebilirsiniz. Ayın geriye kalan günlerinde yaşayabilmek için sonraki ayki maaşınızdan avans kullanmanız ya da geçmiş birikimlerinizi harcamanız gerekir. Yani, dünyamız -ve hepimiz- için durum feci!
Yeşil yaklaşımlara tüm süreçlerimizde önem veriyoruz, bu konu hakkında geçen sene de bir blog yazısı paylaşmıştık. Sürdürülebilir yaklaşım digiMucit olarak bizim temel değerlerimizden biri. Yeşil olan firmaları ve projeleri her şeyden çok seviyoruz. Yeşil teknolojilerin önemini biliyoruz ve alternatif enerji kullanımını destekliyoruz. Örneğin, World Solar Challenge ödüllü İTÜ Güneş Arabası'na digiMucit olarak maddi katkıda bulunduk, CeBIT Green IT projesine sponsor olduk, Greening the Business alanında uluslararası sertifika edindik.

Dünya Limit Aşım Günü hakkında daha fazla bilgi edinmek isterseniz, aşağıdaki kaynakları inceleyebilirsiniz.


Kaynaklar:
http://news.nationalgeographic.com/2015/08/150813-earth-overshoot-day-earlier/

http://www.overshootday.org/

http://www.footprintnetwork.org/en/index.php/GFN/page/earth_overshoot_day/

13 Ağustos 2015 Perşembe

Çocuğunuz Gözünü Ekrandan Ayırmıyor mu, Önce Siz Çevrimdışı Olun!

Modern toplumun önemli sorunlarından biri de çocukların bilgisayar, tablet ve akıllı telefonlara olan önlenemez bağımlılığı.

Kendi evinizde ya da yakınlarınızın çocuklarında sizin de çok kolay gözlemleyebileceğiniz üzere, çok küçük yaşlardan başlayarak çocuklar dijital dünyaya adım atıyorlar. Neredeyse 3 yaşında tablet kullanmaya başlayan çocuklar, oyun çağı diye adlandırılan ve kişilik gelişimleri için çok önemli olan zamanlarının çoğunu bir şekilde ekran karşısında geçiriyorlar. Ebeveyn ve diğer yetişkinlerin şikayetçi olduğu bu durumu engellemek için tercih edilen ilk yöntem olan elektronik cihazı çocuktan saklamak, tamamen dijital ile çevrili günümüz dünyasında ne yazık ki işe yaramıyor. Özellikle küçük yaşlardaki çocukların rol model olarak aile bireylerini tercih ettiğini düşünürsek, bu bağımlılığı engellemenin en etkili yolu yetişkinlerin kendi dijital hayatlarını kontrol etmelerinden geçiyor.

Bu konuda yapılan bir araştırmanın çocuklarla gerçekleştirilen görüşmelerinde ilgi çekici sonuçlar mevcut. Örneğin, akşam eve geldiğinizde çocuğunuz size bir olayı anlatırken, siz aynı anda akıllı telefonunuz ile e-postalarınızı kontrol ediyorsanız, çocuğunuz kendisinin sıkıcı olduğunu düşünmeye başlıyor ve sizden uzaklaşıyor. Başka bir gözlem ise 55 aileden 40 tanesinin, yemek esnasında telefonlarını kontrol ettiğini ve sofradaki sohbetten daha çok sosyal medyadaki gelişmelere önem verdiğini ortaya koyuyor.

Ebeveynlerin sıklıkla söylediği "Sadece göz atıyorum." lafını ise çocuklar genellikle kaba ve sinir bozucu buluyorlar. Ailelerin, telefonlarına değil de çocuklarına önem vermesi gereken zaman dilimleri oluşturup buna sadık kalmaları aile içi iletişimin korunması için gerekli.

Bu konudaki en belirgin tavsiye ise her akşam eve gelince ilk 1 saati çevrimdışı zaman dilimi olarak belirlemeniz yönünde. Bu esnada, eliniz telefon ya da tabletinize gitmesin ve aile bireyleriniz ile sohbet edip gerçek hayata ilişkin aktiviteler yapmayı deneyin. Ayrıca, akşam yemeği esnasında, telefonlarınızı başka odada tutarak herkesin günlük hayatını birbiriyle paylaşmasını da sağlayabilirsiniz.

Hakan Genç
digiMucit - ajans başkanı

Kaynak:
Brody, Jane E. (2015). "Limit Children's Screen Time, and Your Own", The New York Times, July 14.

4 Ağustos 2015 Salı

iPad ya da Defter: Toplantı Notunuzu Nasıl Alırdınız?

Beyazyakalı işhayatının önemli bir kısmı çeşitli toplantılara katılmakla geçiyor. Toplantı yoğunluğu ve günlük iş temposu arasında, toplantılarda konuşulanların unutulmaması için not almak ise bir zorunluluk. Geleneksel yöntem not defteri kullanımı halen devam etmekle birlikte, yanımızdan eksik etmediğimiz notebook ya da tabletimizi de toplantı esnasında not almak için çoğunlukla kullanıyoruz.

Harvard Business Review'da yayınlanan bir makale bu iki not alma yönteminin verimliliğini kıyaslıyor. TED videoları izletilen deney grupları üzerinden yapılan bir araştırma, geleneksel yöntem olan kalem ve defter ile not alan deneklerin daha yüksek hatırlama oranına sahip olduğunu gösteriyor.

Bahsi geçen bu araştırmada özetle, iPad gibi dijital ortamda not alan kişilerin genel eğilim olarak sadece toplantıda konuşulan içeriği direkt kaydettiği; bununla birlikte not defteri kullanma alışkanlığı olan katılımcıların ise toplantıda konuşulanları önce dinleyip ardından akıllarında kalanı yazıya döktükleri gözleniyor. Diğer bir deyişle, not defteri kullananların toplantı anında konuşmacının cümlelerini aynen yazmak yerine, kendilerine ait kelimelerle not alıyor olmaları, konunun daha akılda kalıcı olmasını sağlıyor.

Siz de sonraki toplantılarınızda not alırken bu araştırmayı aklınızda bulundurup kendi sonuçlarınızı kıyaslayabilirsiniz.


Kaynak:
McGloin, M. (2015). "What You Miss When You Take Notes on Your Laptop", Harvard Business Review, July.